Oslo, August 31st

Doğa boşluk kabul etmez. Duygular ve Düşünceler de. Hayatı algılayışımız ve ona dair yaptığımız çıkarımlar ruh halimizi belirler. Mesele sadece uyuşturucu ve zararları değil, uyuşturucuya kendini bırakmadan önce tüm yaşanılanlar.  Filmin bir kesitinde ailesiyle olan ilişkisini düşündüğünde söyledikleri, boşluğun içinde yönünü tayin edemeyen bir genç insanın, o boşluğu uyuşturmakla doldurması ve ulaştığı noktada hiçbir şeyin hiçbir anlam ifade etmemesi.  İnsanın hem şansı hem de potansiyel …

When the Cat Comes

— spoiler — Filmin senaristinin kule bekçisi olması ve herkesi tepeden izlemesi, olan her şeyin farkında olması ve herkesi tanıması, ülkesinde aydın konumunda olmasını çağrıştırıyor. Bir düşünür ve toplum hakkında fikirleri olan biri. Sihirbaz olması da, ne derse dersin halkı uyandıramayacağı ve hiçbir zaman ilgilerini çekemeyeceğini düşünerek, sihirbaz kılığına girip onları şaşırtıyor, ilgilerini çekiyor ve kedisi aracılığıyla onlara ayna tutuyor aslında. Kime ne olduğunu hatırlatıyor.  Hikayeye …

The Broken Circle Breakdown

— spoiler — Film, üzerine bir şeyler yazabilmesi zor ve fazla karmaşık. Postmodernizmin bizi ne kadar savunmasız bırakan ya da anlaşılamayan kılan ve hayatta karşılaştığımız zorluklara karşı nasıl felç edebileceğinin gösterisi. Didier’in dini reddetmesi fakat bu acıyla başa çıkabilmek için bir yol bulamaması; Elise’in ise bir şeylere inanmaya çalışması fakat ortak bir üstesinden gelme yolu bulunamaması ve kaos. Harika bir hikaye. Bir çok açıdan tartışılabilecek ve fikirsel müşterekte …

Hayat

iki kişi başbaşa konuşur, dertleşir de, bir sessizlik sonrası biri, yaşanmış tüm şeyleri kabullenerek ve yaşanacak şeyleri de aynı vakarla kabulleneceğinin teminatıymışcasına sadece ‘hayat’ der ya; filmin sonunda bunu diyorsunuz. ”olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. öldüm der durur, yine de yaşarsın.” filmdeki karakterlere gerçek olsa ve bunları yaşayacaksın dense, muhtemelen hepsi gülüp geçer, ama hayat. zeki demirkubuz’un izlediğim …

Flower Of The Moon

Martin Scorsese ve oyuncu kadrosunu görünce herkesin beklentisi yüksek oluyor. Film, beklentileri tam anlamıyla karşılıyor. Masterpiece denir ya, tam anlamıyla bir usta işi. Neden böyle söylüyorum? Hikayenin çarpıcılığı bir yana, yaratılan atmosfer, karakterlerin kendine özgülüğü ve anlatımın aşırıya kaçmayan, bir şeyler kanıtlama derdinde olmadan sırf var oluşuyla bir harikalık yaratması ve kusursuza yakınlığından dolayı. Hayatınızda bazı şeyler vardır ve gerçekten ‘iyi’dir. Onun hayatınıza kattığı değerin …

Kuru Otlar Üstüne

— spoiler — film, kuytu köşede kalmış bir köy okulunda bile insanın, bir diğeri üzerinde güç-otorite devşirme yarışında olduğunu ve bunu kıskançlık ve kibirle alevlendirdiğini gösteriyor. samet’in sevim ile ilişkisine şahit olduğumuz anlar, başından itibaren, dışarıdan izleyen göz için rahatsızlık verici bir düzlemde. filmin sonlarına kadar da, öğrencisine cinsel istismarda bulunup bulunmadığı konusunda da ikilimde kalıyoruz (buraya döneceğim) samet, nurayla tanıştıkları gün, nuray’ın taşrada kalmak …

Do Not Disturb

karakomik filmleri izlediğimde, her filmin uzun metraj olacak potansiyele sahip olduğunu düşünmüştüm. do not disturb, cem yılmaz’ın komedi dışında söyleyecek çok şeyi olduğunu, olgunluk döneminde bu tür yapımlara yönelmesi gerektiğini kanıtlayan bir film olmuş. film beni etkiledi. çünkü, hem günümüz insanının hem de biraz daha eşelediğinde ülkemizin bence büyük problemi olan, haddini bilmemek, kim olduğunu bilmemek ve genel olarak hiçbir şeyi tam olarak bilmemekle, bildiğini …

Kötü Bir Gün

Gürgen Öz’ün Instagram’daki sarkastik, gündem eleştirisi reelslarını görmüşseniz, bu oyunun onun tarafından yazıldığını anlayabilirsiniz. O videolardaki görüşlerinin dört başı mamur bir oyun metnine çevrilmiş haliydi. Bu kadar içi dolu ve tam isabet tespitlerin yer alacağını düşünmüyordum. Bizim toplumumuzda sınıf çatışması yoktur, denir. Görünürde, açık bir şekilde bu hissedilmese de, yani sıradan bir vatandaşın kolay kolay yapamayacağı bir tespit olarak herkesin gözü önünde olmasa da bu, …

Vişne Bahçesi

Anton Çehov’un 20. yüzyıl’ın başlarında, Rusya’daki çalkantılı, değişimlere gebe dönemin bunalımını, aristokrat bir aile ve onların çevresinde bulunan, işçi ve yoksul insanlarla olan ilişkisi üzerinden anlattığı oyun. Aslında bir nevi, dünya’nın sosyo-ekonomik ve kültürel değişiminin de özeti diyebiliriz. Soylu sayılan ve atadan zengin bir sınıf olan aristokratların merkezi otoritenin güçlenmesi ve ortaya çıkan burjuvazinin de pastadan pay almak istemesiyle eski güçlerini kaybetmesi ve sanayileşmeyle birlikte …