Pek bilinmese de ya da üzerinde durulmasa da, Shakespeare yaşadığı dönemde, bugün ‘iktidarın adamı’ diyebileceğimiz bir konumdaydı ve ısmarlama oyunlar yazıyordu. Mesela III. Richard oyunundaki gibi, Richard’ın aslında fiziksel bir kusuru olmadığı, yeğenlerini de onun öldürtmüş olduğuna dair bir kanıt bulunmadığı tarihçiler tarafından belirtilmektedir. Hatta günümüzde İngiltere’de Kral Richard’ın itibarını iade ettirmeye çalışan dernekler bile vardır.
Tarih muktedir olanın değişmesiyle sürekli bir devinim içinde olmuş ve tiyatro da bir anlamda bunun taşıyıcılarından biri olmuştur. Asıl gerçeğin ne olduğu değil, bizim onu kimden ve hangi bağlam çerçevesinde öğrenmiş olduğumuz büyük önem taşır. Günün sonunda bu da bizi bir taraf olmaya zorlar. Tiyatro bu anlamda, gözümüzün önünde, aynı zamanda ve mekanda gerçekleştiğinden, tarihin asıl gerçeğinden daha gerçekçi bir şekilde bize etki eder ve manipüle etme şansı, kitaptaki halinden çok daha kolaydır. Artık yeni gerçek gözümüzün önünde gerçekleşmiş olandır.
Dünya tarihindeki büyük küçük, neredeyse her olay, acımasızlık, vicdansızlık, hırs, kibir, ve aslında bugünden baktığımızda, anlamsız bir güç devşirme isteği içerir. Bugün de geçmişten farksızdır fakat demokrasi dediğimiz nimet, günümüzü daha ‘az’ acımasız kılar.
Şatonun Altında oyunu, insanlığın tüm bu kanlı ve bir yığın hırs sahibi muktedirlerinin, Shakespeare gibi, hem insanın tüm karanlık ve kötü yönlerine şiirsel bir şekilde ışık tutan; hem de bunun yanında, tarihi, bir anlamda, yaşadığı dönemin güç sahiplerinin isteyeceği şekilde eğip bükmüş bir yazarın oyunu üzerinden post modern bir eleştirisidir.
Oyunda her şey öyle anlamsızlaştırılır ki, yüzlerce yıl önce yaşamış ve insanların efsaneleri, belki de taptığı olan ‘şeyler’ önemsiz hiçbir şey olurlar. Taht’a geçmek için çevrilen tüm dolaplar, dökülen kanlar, gelecekten gelen tüm kehanetler, tanrıdan alındığı sanılan tüm yetkiler birer komedi unsuruna dönüşür. İnsanlığın bugüne kadar ‘tarih’ saydığı her şey artık, 21. yüzyıl insanı için birer eğlencedir. Bunu sadece salt güldürü için yapmaz, günün insanına şunu söyler; hayat, insanın, ‘şeylere’ yüklediği anlamlarla var olur.
Tüm bu ‘anlamsızlaştımayı’, iki çarşaf, birkaç çamaşır ipi, gümüş leğen ve muhteşem oyunculuklarla çıkarabilmiş olması etkileyici. Her iki oyuncu da çok çok çok iyiydi. Oyunu şiddetle tavsiye ediyorum.