Oyun, orijinal adı ‘Il était une fois… la vie’ olan, Vücudumuzu tanıyalım ismiyle televizyonda gösterilen 1986-87 yapımı animasyon filminin bir uyarlaması sayılabilir. Bu fikrin bir komedi olarak sahnelenmesi; yazan, yöneten ve oynayanın Engin Günaydın olması sebebiyle büyük bir beklenti ile oyunu izledim fakat biraz hayal kırıklığı oldu. Oyun, aldatılan bir erkeğin eşini yakalaması üzerine düşüp bayılması ve o sırada vücuttaki hücrelerin yaşadıklarını göstermeye başlıyor. Bu …
Tiyatro
Kim Bu Ben
Halklar, içinde yaşadığı toprak sınırları dahilinde, demokrasi aracılığıyla seçtiği iktidarlara, devletin gücünü teslim ederek, önceden belirlenen yasalar çerçevesinde hareket etmesini ve hem can ve mal güvenliklerinin hem de adaletin sağlanmasını talep eder. Kağıt üzerinde kusursuz gibi görünen bu sistem, pratikte hiçbir zaman kusursuz işlemez ve iktidar devlet imkanlarıyla, yetki aldığı halkın aleyhine kararlar verir. Demokrasi, güçlü ile güçsüzün aynı masada oturup birbirini dinleyerek, halkın çıkarına …
Ermişler Ya da Günahkarlar
Oyun başta klişe bir hollywood senaryosu kıvamındaydı. Doktor ile yazarın konuşmaları ve hem her eserde kaliteyi bir üst seviyeye çıkardığı düşünülen klasik müzik ve ışık oyunlarıyla oluşturulmaya çalışılan gerilim, hem de verilen bir takım ipuçları size hem hikayenin hem de metnin çok da iyi olmadığını düşündürüyor. Hele yazarın yersiz ve yapmacık tepkileri ile hemşirenin donuk oyunculuğu da eklenince oyunun neredeyse yarısı diyebileceğimiz kısımında kötü bir …
Kötü Bir Gün
Gürgen Öz’ün Instagram’daki sarkastik, gündem eleştirisi reelslarını görmüşseniz, bu oyunun onun tarafından yazıldığını anlayabilirsiniz. O videolardaki görüşlerinin dört başı mamur bir oyun metnine çevrilmiş haliydi. Bu kadar içi dolu ve tam isabet tespitlerin yer alacağını düşünmüyordum. Bizim toplumumuzda sınıf çatışması yoktur, denir. Görünürde, açık bir şekilde bu hissedilmese de, yani sıradan bir vatandaşın kolay kolay yapamayacağı bir tespit olarak herkesin gözü önünde olmasa da bu, …
Vişne Bahçesi
Anton Çehov’un 20. yüzyıl’ın başlarında, Rusya’daki çalkantılı, değişimlere gebe dönemin bunalımını, aristokrat bir aile ve onların çevresinde bulunan, işçi ve yoksul insanlarla olan ilişkisi üzerinden anlattığı oyun. Aslında bir nevi, dünya’nın sosyo-ekonomik ve kültürel değişiminin de özeti diyebiliriz. Soylu sayılan ve atadan zengin bir sınıf olan aristokratların merkezi otoritenin güçlenmesi ve ortaya çıkan burjuvazinin de pastadan pay almak istemesiyle eski güçlerini kaybetmesi ve sanayileşmeyle birlikte …
Sıradan Karşılaşmalar
Karakterlerin oyunun başında kendilerinden bahsederek oyuna başlaması ve dördüncü duvarın olmamasıyla seyircilere bunun sadece bir oyun olduğunu söylüyor olsa da, oyun olarak kabul etsek bile, karakterler ve motivasyonları, karakterlerin davranışlarıyla uyumlu değildi. Anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş, tüm zorluklara rağmen tıp okumuş, kitap okumayı ve film izlemeyi seven, Truffaut filmleri hayranı ve doktor olmasına rağmen, daha birkaç gün önce tanıştığı adama hastalığı hakkında hiçbir …
Arkadaşlık Sanatı
İkili ilişkilerde, ne söylediğinden ziyade, nasıl söylediğinin; jestlerin, mimiklerin ve ses tonunun ne kadar önemli olduğunu gösteren; ilişkideki son tartışmanın, geride kalmış tüm tartışmalardan bir şeyler biriktirerek barındırdığını; hiç önemsemediğimiz şeylerin aslında ne kadar çok anlam ifade edebildiğini, bembeyaz bir tablonun üzerine çizilmiş beyaz bir çizgiyle metaforlaştırıyor. Bu tablo dışarıdan bomboş gibi gözükse de, yaklaştıkça, beyaz çizgileri görebiliyoruz. Tıpkı ilişkilerde, söylenenlerin ve davranış biçimlerinin içini …
Jekyll & Hyde
Oyun çeviri olmasına ve neredeyse her diyalog müzik de barındırmasına rağmen, metinin hiçbir noktada rahatsız etmediği bir oyundu. Sahne tasarımı zayıftı fakat dekor ve kostüm tasarımcıları çok iyi iş çıkarmış. Özellikle sondaki düğün sahnesinde kullanılan mum dekorları ve kıyafetlerin rengiyle sahne bir resim tablosu gibiydi. Oyunda orkestranın sahnedeki konumu orijinalinde nerede bilmiyorum ama Bursa’daki sahnede, pek kıyıda ve kıyafet olarak pek özenilmemiş şekildeydi. Bunun tam …
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ve özelinde Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün de hayranı olarak büyük beklentiyle gittiğim ve beklentimi karşılayan; Serkan Keskin’in tek başına harika bir iş çıkardığı oyun. Kitabı okumamış olanlar için ızdırap verici ve sürekli değişen karakterlerle bir karmaşaya yol açıp, can sıkıntısına neden olabilme potansiyeline sahip. O yüzden, kitabı okuyup, oyunu öyle izlemek en iyisi. Sahnede, ayna formundaki ekranda, oyundan önce salonu dolduran seyircilerin yansıtılıyor …